Sanskritte ' hiṃsā '; ' şiddet ' manasına gelir... ' hiṃs ' kök sözcüğü, vurmak eylemidir... ' hiṃsā ' yaralamak amacıyla vurmaktır... Bu, hem bedensel, hem de ruhsal manada aynıdır. Öfkenin bir getirisidir.
' A-hiṃsā ' ise şiddetin tam karşıtıdır... Asla zarar vermeyi düşünmemek, etrafında her ne karmaşa olursa olsun, kendine hakim olmak ve bu duruşu ile, şiddet eylemini söndürüp dönüştürmek halinde kalmaktır.
Mahatma Gandhi bu prensibe en çok inananlardan ve hatta uygulayanlardandı... Bıçaklandığında geri tepki gösteremedi ve ölürken tek sorusu vardı; “Neden?”
Güçlü bir ruhun, gerektiğinde kendini savunma halinde tutması olan Ahimsa; bu savunmayı, aynı geri tepki ile vermesi mümkün değildir... Ahimsa halinde olmayı seçen kişi, ne sözlü ne de fiziksel bir geri eylemde bulunmayı tercih etmez...
“ Ahimsa haliyle aydınlanmak; şiddetin olduğu her mekanı da ısıtmak, bilgilendirmek halidir. ”
İçinde bulunduğumuz Kali Yuga büyük döneminin, insan zihninde kabul buyurması sonucu, şiddet ve şiddet söylemleri artıyor. Tıpkı ısınan suda yavaş yavaş haşlanan kurbağa gibi, hepimiz, şahit olduğumuz öfke patlamalarını giderek normal karşılamaya başladık.
Oysa Kali Yuga döneminin davet ettiği ' hiṃsā ' bizlere olsa olsa negatif karma sunar... İstediğimiz kadar ellerimizi göğe açıp dua edelim, istediğimiz kadar olumlamalar içinde yuvarlanıp gidelim, evreni hizmetkarımız sanıp ondan yardım dileyelim, nafile…
Öz’ümüzdeki öfke ve şiddetin tek kaynağının korku olduğunu bilmiyorsak, her şey nafile...
Kaybetme korkusu, avucumuzdan kayıp giden, varlığımızın parçası sandığımız her şeyin(anne, baba, kardeş, çocuklar, ev, araba, aile, para, sevgili, sağlık, mutluluk duygusu vb.) bizden akıp gitmeye teşebbüsü ile başlar... Bir yerleşirse yüreğe, neticede kaybettiğimiz sadece kendimiz oluruz...
Suda akan saman çöpleriyiz... Kimimiz ağır, kimimiz üst üste, kimimiz hafif...
Herkes ağırlığınca (karma) akıp gitmeye mecbur...
Su, kendini çerden çöpten arıtmak için, okyanuslara akmak zorunda...
Bizler, okyanusların temsil ettiği derya bir yaşamın parçasıyız...
Okyanuslarda alev barınmaz... İçine düşen her şey dönüşür, erir...
Ruhumuzun, bu okyanuslardan çok daha derin, zengin olduğunu biliyor muyuz?
Ruhumuz bizi hiçbir zaman negatif söylemlerle beslemeyi tercih etmez... O nötrdür...
Bırakmayan, korkan, şiddet ile beslenen ise sadece zihnimiz...
Zihnimizi bu yoldan döndürmek, onu şekillendirmek yine bizim elimizde...
AKIL işte bunun için var...
AKIL, Himsa ve Ahimsa hali arasındaki tek köprü... Öte alemin sırat köprüsünü Öz’ümüzde böyle taşıdığımızı biliyor muyduk?
Himsa - Ahimsa köprüsünü korkmadan, yürekle aşmak arzusu ile yaşayanlara ne mutlu...